• kırmızı ve büyük kütür elmanın üzerine, sarı ve büyük kütür elma yemek.

    elma mutluluk demek.
  • sevdiğin müzikleri dinlemek.
  • sevdiğin bir kokuyla yıllar sonra yeniden karşılaşmak
  • sabahın ayazında yanında duran dolmuşun egzostundan çıkan sıcak havanın ayaklarına vurması.
  • bir yerde otururken, adını bile bilmediğim bir filmin içinde duyduğum, herhangi bir belgeselde rastgeldiğim vs. kısacası geçmiş zamanda kulağıma çalınmış hoşuma giden bir melodinin veya şarkının çok sonraları hasbelkader karşıma çıkması. işte o an mağlubiyetin eşiğinden dönmüş fakat zafer kazanmış bir komutan kadar onurlu, eşeğimi kaybedip sonradan bulmuş gibi de mutlu oluyorum.
  • hiç olmayacak yerde, beklenmedik anda bir vending machine ile karşılaşmak.

    ne satarsa satsın, yeter ki hamidiye su olmasın; gördüğüm yerde koşup elimdeki tüm bozuklukları o makinaya doldurabilirim. çocukluğumuzda hangi filmleri izlemiş ve bilinçaltı denilen yere neleri saklamışsak, böyle böyle mutluluk oluyor sonra.
  • hiç kimsenin kurulanmadığı, yeni yıkanmış ve mis gibi yumuşatıcı kokan havluya elini ve yüzünü kurulamak.
  • sabahın köründe amsterdam tren istasyonu çıkışı gesi bağları çalan sokak sanatçısıyla karşılaşmak.
  • (bkz: le'cola)
    (bkz: le'fer)
    (bkz: le'porta)
  • serin cuma aksamları izlenen güzel bir film.
    damakta tadı kalan kahve ve sigara.
    slow müzik.
    cumartesi umarsızca uyumak.

    ve hepsi bu aksam ve yarın yapılacak. iste bu kucuk değil günün gecmesini saglayan buyuk mutluluk be sozluk.
hesabın var mı? giriş yap